Birlikten güç doğar, ayrılıktan da parçalanma doğar. Birlik, beraberlik ve topyekûn olmak güçtür; ayrılık, azap ve yokluktur” diyen Alfa Metal Yönetim Kurulu Başkanı Ali BAKANER ile yeni tesisleri ve İstanbul Ticaret Odası’ndaki görevi ve gündemi hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Yeni tesisinizden kısaca bahseder misiniz?

Geçen sene üretime başladığımız üretim binamızın yanında, bu sene idari binamızı tamamlayarak yolumuza devam ediyoruz. Burası sektörümüze layık bir yer oldu. Malzeme sattığımız ve aldığımız tüm arkadaşlarımızla, iş ortaklarımızla birlikte büyüyoruz. Biz burada üretime devam edeceğiz. Üretim berekettir, güçtür, gelecektir; üretim bir ülkenin ekonomik trendidir. Dolayısıyla üretmedikten sonra, hatta katma değeri yüksek ürünler üretmedikten sonra muasır medeniyetler düzeyine çıkamayız. Mutlaka katma değeri yüksek ürünleri yüksek teknolojiyle üretmek durumundayız. Yüksek teknolojiyi de güvenilir, sağlam markalarla çevre dostu olarak tüm dünyaya satabilmeliyiz. Aksi halde ülkemiz bir refah seviyesine ulaşamayacak. Bunun için bizim de elimizi taşın altına koymamız gerekir. Biz, sanayiciler olarak daha çok katma değerli ürünleri, ileri teknoloji makinelerle nasıl yapabiliriz, bunları araştırmalıyız. Hükümetimizin de bize kulak verip destek vermesi, altyapı hazırlıkları yapmaları gerekiyor. Sağ olsunlar yapıyorlar ama teşvikleri arttırmaları lazım. Sanayicilerin üzerindeki yükü alması gerekiyor. Yeni tesisimize dönecek olursam, burası 4 katlı bir bina, yaklaşık 9.000 m²lik kapalı alanımız var. Bu alanın en üst katını ofis olarak değerlendiriyoruz. Alt katı hammadde deposu olarak kullanıyoruz. Bir de malzemelerimizi koyduğumuz alan var. En alt katımızda üretim yapıyoruz. Kapasitemiz 4.500 tondur, eski tesisimizle beraber 9.000 ton kapasiteye ulaştık. Bu ciddi bir rakam. Bunu doldurmak elbette ciddi bir finans gücünü gerektiriyor. Biz de üretimimizi, ihracatımızı arttırmaya çalışıyoruz. Kapasitemizi tam olarak nasıl kullanabiliriz bunun üzerinde çalışıyoruz. Ülkemizin geleceği için üretime odaklanmamız gerekiyor. Bizim yerimiz müsait olsa savunma sanayine yönelik ürünler üretmek için yatırım yaparım. Şu anda savunma sanayine yatırım yapılmasına ihtiyacı var ülkemizin. Durumu müsait olanlar savunma sanayine yatırım yapabilirler. Orası iyi bir pazar ve iyi de para kazandıracağını düşünüyorum. Aynı zamanda katma değeri yüksek ürünlerdir bunlar. Bunu Seydişehir’imiz çok rahat üretebilir. Kalitesinde sorun çıkmaz, kapasitesi müsait; kısaca bu ürünleri ithal etmenin önüne geçmiş olabiliriz.

Ticaret Odası’nda sektörümüzle ilgili sorunları gündeme getirdiğinizi biliyoruz. Genel hatlarıyla nelerden bahsettiğinizi öğrenebilir miyiz?

Ben bunu bir lütuf olarak yapmıyorum. Bu benim görevim. Ben sektör temsilcilerimiz tarafından seçilip oraya gönderilmişsem onların hakkını, hukukunu korumak zorundayım. Onların sorunlarını dile getirmek zorundayım. Ben sektörümüzle Ankara arasında bir elçiyim. Onlara sorunlarımızı aktaracağım ki sorunlarımızın çözümleri bulunsun. Ne mutlu ki, sanayicilere, bize; ne mutlu ki Ankara’daki devlet büyüklerimize karşılıklı sorunlarımızı, dertlerimizi dinleyebileceğimiz, iletişim kurabileceğimiz bir ortam var. Bizim sesimizi dinleyen muhataplarımız var. Daha önce kendimize muhatap bulamıyorduk. Yurtdışına bir fuara gittiğimiz zaman ne elçilerimiz ne de ticari ataşelerimiz gelirdi. Şimdi öyle değil. Yurtdışına gittiğimiz zaman elçilerimiz yanımızda, ticari ataşelerimiz yanımızda, konsolosumuz yanımızda. Olması gereken de buydu. Ülkemiz 15-20 senedir çok değişiyor, ilerliyor. Daha da ilerletmemiz, geliştirmemiz lazım. Ben Demir Dışı Metaller Komite Başkanıyım, aynı zamanda meclis üyesiyim. Daha önceki dönemde İhracatçılar Birliği yönetim kurulundaydım. Tüm bu yerlerde hep sektörün sorunlarını dillendirdim. Ben şu anda, bu kadar yoğun işime rağmen arabulucu oldum. İşverenle işçi arasındaki sorunları, işverenin başka şirketler arasındaki sorunları arasında arabuluculuk yapıyorum. Bizdeki arabuluculuk, dünyadaki arabuluculuk gibi değil. Dünyada arabuluculuk sadece hukukçuların temsil ettiği bir durum değil; mühendisler de, doktorlar da, teknik adamlar da arabulucu oluyorlar. Sadece ülkemizde ve Yunanistan’da -ki ülkemize benzer- hukukçular arabulucu oluyor. Biz onların danışmanı, yardımcısı gibiyiz. Bu, yanlış. Dünyada Türkiye ve Yunanistan dışında hiçbir yerde böyle bir uygulama yok. Hukukçu olmanın dışında arabulucu olamıyorsunuz. Bu çok yanlış. Sektördeki sorunları, sektördeki duayenler, uzmanlar, saygın kişiler çözer. Fakat bizi tabiri caizse bir stepne gibi yardımcı unsur olarak yanlarına aldılar. Halbuki dünyada arabulucular anlaşmazlıklar olduğunda karara bağlıyor. Mesela ben İstanbul Ticaret Odası’nda arabuluculuk yapıyordum. Dünyada en güçlü lobi sigorta lobisidir. Ondan sonra bankacılık lobisi, ondan sonra da hukuk lobisi gelir. Burada hukuk lobisi ağır bastığı için, biz ancak burada arabuluculuk yapabiliriz dedikleri için, diğer mesleklere saygı göstermedikleri için baskıyla aralarında bir lobi oldular ve arabuluculuğu ancak biz yaparız dediler. Dünyada ise değişik meslek gruplarından arabulucular var ve mahkemeye gitmeden iki tarafın da razı geleceği çözümler üretiyorlar. Bu, bir eksikliktir ama zamanla bunun da düzeleceğine inanıyorum. Mesela, İstanbul Ticaret Odasında anlaşmazlıklar olduğu zaman tahkime gidiliyor, biz bir tahkim kurulunun altında çalışıyoruz. Bu yanlış, yasa zaman içerisinde değişecek, diğer sektörlerin temsilcilerinin de arabulucu olmalarının yolu açılacak. Londra Metal Borsası’nın onaylamış olduğu el emeği deposunun gümrüklü antreposunun açılması elzem. Bunun mutlaka altyapısını hazırlamalıyız. Biz seneler önce bunu hazırlamadığımız için Dubai’ye gitti. Dünyanın değişik yerlerinde 400’ün üzerinde el emeği deposu var. El emeği deposu, merkezi Londra’da bulunan bir yer. Onların onaylamış olduğu birincil külçe üreticileri, birincil biyet üreticileri, çelik üreticileri ve bakır katot üreticileri; onların onaylamış olduğu sertifikalı ürünlerini buraya koyacaklar, üretim yapmaya devam edecekler ve dolayısıyla dünyaya ürünlerimizi çok daha hızlı bir şekilde lanse edebileceğiz ve artı ülkemizde antrepocularımız, nakliyecilerimiz, bankacılarımız kazanacak. Dolayısıyla biz tedarikçiler de daha hızlı, daha kolay ve daha hesaplı bir şekilde hammaddeye ulaşacağız. Şu anda ülkemizi kalkındıracak en önemli unsurlardan bir tanesi savunma sanayine ağırlık vermemiz, savunma sanayi ürünlerini kendimiz üretebilmemiz. Şu an üretimde yerlilik oranımız %65 ve bu gittikçe artıyor. Yine işçi-işveren sorunlarından da sık sık bahsediyorum. Ülkemizde her konuda işçi haklı, işveren haksız. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir durum yok. Ben buradan yetkililere sesleniyorum. Biz işveren yanlısı bir yasa istemiyoruz; biz adalet istiyoruz. Biz haklı kimse yasa onun yanında olsun istiyoruz. Eğer işveren, emeğin hakkını gasp ediyorsa onun cezalandırılmasını istiyoruz. Fakat hakkını aldığı halde, yasanın açıklarından faydalanıp yalanlarla hakkını almadığını iddia ediyorsa ve işverenleri zor durumda bırakıyorsa, o işçilerin de adaletimizi yanılttığı için cezasını çekmesini istiyoruz. Yasaların, haklının yanında olmasını istiyoruz.

Ramazan ayında düzenlediğiniz etkinlikler hakkında neler söylersiniz?

Ramazan, verme ayıdır. Bize lütuf edilip dünyevi imkanlar sunulduğu için de bizim vermemiz gerekiyor. Allah cömerttir, cömertleri de sever. Açları, fakirleri doyurmamız; garipleri giydirmemiz lazım. Yani biz verirsek Allah bize daha çok verir. Zekât, bir asmanın budanması gibidir. Asma budandığında nasıl daha sağlıklı, gürbüz oluyorsa zekât da insanın kazancını daha çok kılar. Peygamberimiz (s.a.v) bir Hadis-i Şerif’inde, ‘’Mallarınızı zekatla koruyunuz; hastalarınızı sadakalarla tedavi ediniz, bela ve musibetleri duayla uzak tutunuz.’’ der. Bizim tek maddi yönümüz yok, bir de manevi yönümüz var, oranın da beslenmesi gerekir. Üretim sadece maddi boyutlarda değil, manevi boyutlarda da olması gerekir. Bunlar nelerdir: fakir fukaranın yanında olmaktır, gariplere el uzatmaktır, çocukları sevindirmek, açları doyurmaktır. Bunlar çok güzel duygulardır. Ben bir iş adamayım, para kazanmak bana ne kadar haz veriyorsa bunları yapmak da bir o kadar haz veriyor. Hem kazancımız hem de harcamamız meşru olmalı. Allah, bize bereketli ürünler üretmek nasip etsin ki ülkemiz daha ilerilere gitsin.

Değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak eklemek istediğiniz bir konu var mıdır?

Kısaca toparlayacak olursam Ar-Ge’mizi arttıracağız, inovasyonumuzu geliştireceğiz, tasarımlarımızı güzelleştireceğiz, bir marka olacağız ve dünyaya ürünler satan bir konuma geleceğiz. Son olarak, Win&ARTProje - ALU&Art Dergileri vesilesiyle tüm sektörümüze bereketli işler dilerim.